“Sarsıldık Ama Uyanmadık: Türkiye’nin Bitmeyen Deprem Uykusu!
”Bugün İstanbul bir kez daha sarsıldı. 6.2 büyüklüğünde bir deprem, milyonlarca insanın yüreğini ağzına getirdi.
Korktuk. Sokağa koştuk. Telefonlara sarıldık.
Sosyal medyada birbirimize “iyi misin?” diye sorduk ve sonra... Unuttuk.
Tıpkı 17 Ağustos’u unuttuğumuz gibi.
Tıpkı Elazığ’ı, İzmir’i, Kahramanmaraş’ı, 6 Şubat’ı…Tıpkı binlerce canımızı yitirdiğimiz o büyük acıları, “bir daha olmasın” dememize rağmen hiçbir şey yapmadan geçtiğimiz gibi…
Türkiye bir deprem ülkesidir. Bu artık bilimsel bir uyarı değil, acı bir gerçektir. Bu gerçeği her sarsıntıda yeniden hatırlıyoruz. Ama sorun şu: Hatırlıyoruz ama hazırlanmıyoruz. Binalar hâlâ denetlenmiyor. Deprem toplanma alanlarının üzerine AVM'ler, siteler dikiliyor. Afet eğitimleri hâlâ birkaç gönüllünün omzuna bırakılıyor. Okullarda deprem tatbikatları kağıt üstünde kalıyor. En kötüsü: “Bize bir şey olmaz” rehaveti hâlâ zihnimizin duvarlarında asılı duruyor. Ama olur! Olacak da… Çünkü İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin büyük kısmı aktif fay hatlarının üzerinde duruyor. Faylar susmuyor, sadece zaman kazanıyor, ve biz o zamanı tedbirle değil, ihmalle harcıyoruz.Şimdi sormamız gereken soru şudur:Bugün İstanbul’da olan deprep yarın daha şiddetli olursa, yarın Aksaray’da, Konya’da, Erzurum’da ya da Bursa’da olursa, hazır mıyız? Hayır, değiliz.
Ama hâlâ geç değil. Depremi durduramayız, ama yıkımı azaltabiliriz.Bugünden ders alabilir, yarını kurtarabiliriz. Çocuklarımızın göçük altında değil, güvenli sınıflarda büyümesini istiyorsak; bu uykudan uyanmak zorundayız. Devlete, belediyelere, müteahhitlere, kurumlara sorumluluk düştüğü kadar, biz vatandaşlara da düşüyor. Binamızın raporunu sormalıyız. Afet çantamızı hazırlamalıyız. Çocuklarımıza “çök-kapan-tutun” öğrettiğimiz gibi, “önlem almak hayat kurtarır” ı da öğretmeliyiz.. Çünkü bir daha sarsıldığımızda, ayakta kalıp kalamayacağımız şansa değil, hazırlığa bağlı olacak ve o gün geldiğinde akıllarda tek bir soru kalacak:"Uyarılar çoktu ama sen ne yaptın?”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Derya Özaba
TÜRKİYE’NİN BİTMEK BİLMEYEN DEPREM UYKUSU!
“Sarsıldık Ama Uyanmadık: Türkiye’nin Bitmeyen Deprem Uykusu!
”Bugün İstanbul bir kez daha sarsıldı. 6.2 büyüklüğünde bir deprem, milyonlarca insanın yüreğini ağzına getirdi.
Korktuk. Sokağa koştuk. Telefonlara sarıldık.
Sosyal medyada birbirimize “iyi misin?” diye sorduk ve sonra... Unuttuk.
Tıpkı 17 Ağustos’u unuttuğumuz gibi.
Tıpkı Elazığ’ı, İzmir’i, Kahramanmaraş’ı, 6 Şubat’ı…Tıpkı binlerce canımızı yitirdiğimiz o büyük acıları, “bir daha olmasın” dememize rağmen hiçbir şey yapmadan geçtiğimiz gibi…
Türkiye bir deprem ülkesidir. Bu artık bilimsel bir uyarı değil, acı bir gerçektir. Bu gerçeği her sarsıntıda yeniden hatırlıyoruz. Ama sorun şu: Hatırlıyoruz ama hazırlanmıyoruz. Binalar hâlâ denetlenmiyor. Deprem toplanma alanlarının üzerine AVM'ler, siteler dikiliyor. Afet eğitimleri hâlâ birkaç gönüllünün omzuna bırakılıyor. Okullarda deprem tatbikatları kağıt üstünde kalıyor. En kötüsü: “Bize bir şey olmaz” rehaveti hâlâ zihnimizin duvarlarında asılı duruyor. Ama olur! Olacak da… Çünkü İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin büyük kısmı aktif fay hatlarının üzerinde duruyor. Faylar susmuyor, sadece zaman kazanıyor, ve biz o zamanı tedbirle değil, ihmalle harcıyoruz.Şimdi sormamız gereken soru şudur:Bugün İstanbul’da olan deprep yarın daha şiddetli olursa, yarın Aksaray’da, Konya’da, Erzurum’da ya da Bursa’da olursa, hazır mıyız? Hayır, değiliz.
Ama hâlâ geç değil. Depremi durduramayız, ama yıkımı azaltabiliriz.Bugünden ders alabilir, yarını kurtarabiliriz. Çocuklarımızın göçük altında değil, güvenli sınıflarda büyümesini istiyorsak; bu uykudan uyanmak zorundayız. Devlete, belediyelere, müteahhitlere, kurumlara sorumluluk düştüğü kadar, biz vatandaşlara da düşüyor. Binamızın raporunu sormalıyız. Afet çantamızı hazırlamalıyız. Çocuklarımıza “çök-kapan-tutun” öğrettiğimiz gibi, “önlem almak hayat kurtarır” ı da öğretmeliyiz.. Çünkü bir daha sarsıldığımızda, ayakta kalıp kalamayacağımız şansa değil, hazırlığa bağlı olacak ve o gün geldiğinde akıllarda tek bir soru kalacak:"Uyarılar çoktu ama sen ne yaptın?”
Derya Özaba
Komşu Köyün delisi