Merhaba Şehrin Nabzı Gazetesi okuyucuları. Son aylarda ulusal ve yerel medyada bazı meslektaşlarımıza hayretlerle bakıyorum. Sokakta 2 Milyon vatandaş “biz bir şeylerden rahatsızız” mesajı verirken, şehit yakınları, sözde barış sürecinin ağırlığı altında nefes alamazken, ülkenin apolitik gençleri artık sustuklarını kusarken, analarımız babalarımız olup bitene bakıp “çok üzülüyorum ülkenin haline yavrum” diye ağlarken susuyorlar! Gazetecinin tarafı olmaz diyenleri görüyorum. Gazetecinin tarafı olmaz diyenlerin aslında en büyük taraf olduğunu görüyorum. Acıyorum!

Gazetecinin tarafı olmaz mı hiç? Gazetecinin meslek tanımının içinde gizlidir aslında tarafı. Gazeteci, halkın her türlü habere ulaşmasını sağlar, kamu yararı gözetir.

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesinde bakın gazetecinin sorumluluğu nasıl tanımlanmıştır;

“Gazetecinin sorumluluğu

Gazeteci; basın özgürlüğünü, halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüstçe kullanır. Bu amaçla her türlü sansür ve oto sansürle mücadele eder. Gazeteci, önce halka ve gerçeğe karşı sorumludur. Bu sorumluluk kamu otoriteleri ve işverenine olan sorumluluklarından önce gelir. Bilgi ve haber ile özgür düşünce, herhangi bir ticari mal ve hizmetten farklı olarak toplumsal nitelik taşır. Gazeteci, ilettiği haber ve bilginin sorumluluğunu üstlenir. Gazetecinin özgürlüğünün içeriğini ve sınırlarını, öncelikle sorumlulukları ile meslek ilkeleri belirler”

Evet, meslek kuruluşlarının tanımlarında da gazetecinin halktan yana olacağı ve her türlü sansürle mücadele edeceği açık ve net olarak belirtilmiştir.

Gazeteciliği, dönemin iktidarlarından yana olmak, sadece onların istediği doğrultuda ve onların haberlerini yapmak olarak gören meslektaşlarımız ise son zamanlarda gazeteciliğin tanımına uymayan işler yapmaktadır. Her değişen iktidarla bukalemun gibi renk değiştirip, her gelen iktidarla deri değiştirmektedirler.

Gazeteciliği ayaklar altına alan bu meslektaşlarımızın tek etiği ceplerine girecek reklam ve ilan gelirleri olmuş, ne yazık ki gözleri vatandaşa kör, kulakları vatandaşın sesine sağır olmuştur.

Sırf rahat geçinebilmek adına, yaşadığı ülkede toplumun sorunlarını görmezden gelen hiç kimsenin, en çokta gazetecinin dürüstlükten bahsetmesi yerinde olmaz.

Bilmem hangi ülkeden gelmiş sevimli geyik haberlerini, bu ülkede yaşayan vatandaşların gerçeklerini yayınlamaya tercih edenler, haber yaptığı ortamda gözaltına alınan gazeteci meslektaşlarını görmezden gelenler, gerçeği çıkarları doğrultusunda eğip bükenler gün gelir vatandaşın gözünde küçüldükçe küçülür, yok olmaya mahkûmdur.

Türkiye’de artık herkesin olduğu gibi gazetecinin de silkelenip kendisine gelmesi gerekmektedir.

Son söz olarak bu meslektaşlarıma demek istiyorum ki; cebinizde ki kartın hakkını verin. Toplumun basına güvenini yerle bir etmeyin!

Derya Özaba

Komşu Köyün Delisi